de facto

latince kökenli bir tamlama. gerçekte olan, pratikte olan gibi anlamlara gelir ve 'yasal olanın aksine' gibi bir anlamı olduğu düşünülebilir. devletler hukukunda ve evlilikte kullanılır. devletler hukukunda kanuna aykırı olmasına rağmen olan ya da tanınmasa da olan anlamına gelir. açıklamak gerekirse kktc'ni bizim dışımızda hiçbir uluslararası devlet tanımaz. dolayısıyla hukuken adanın tamamı kıbrıs cumhuriyeti sayılır ve tc bölgede işgalci kuvvet olarak tanımlanır. oysaki de facto olarak durum böyle değildir. diğer ülkeler tarafından tanınmamasına rağmen kktc de facto bağımsız bir devlettir. evlilikteki anlamını ise başlığı açarken öğrendim. evlilikte de yasal olmamasına rağmen kendini evli sayan çiftler için kullanılıyor(muhtemelen homoseksüel evlilikler) ne yazık ki bu evlilik yasal olmadığı için, eşlerin evliliğe dair yasal hakları bulunmamaktadır.

(bkz: defacto) abahajaa

bir nevi bana güveniyorlar zaten istediğimi yaparım demek. fransızlar buna fait accompli demiştir.

bir nevi "hayaller ve gerçekler" tamlamasının gerçekler kısmıdır. hayaller kısmıysa de jure dir. mesela kapalı ortamda sigara içilmesinin yasak olması de jure, ama hiç kimsenin bunu sallamaması de facto'dur.

hala kulağıma ingilizlerin golden word diye anlandırdıkları küfür gibi geliyor ismi. tektükte olsa güzel mal çıkarma ihtimali olan insanın cebini yormayan görünüşü güzel kalitesi düşük giyim mağazalar zinciri.

hukuki olarak anlamına gelir

olmakta olan, olması gerekenden ''ideal durumdan'' (bkz: de jure) farklı olan uygulamalar anlamına da gelir. örnek yargı: hindistan anayasasına göre kast sistemi kaldırılmıştır. (bkz: de jure) örnek durum: hindistanda sudra kastından gelen kişiler hala çocuklarını okula bile gönderememektedir. (bkz: de facto)

kanuni durum ile gerçekte olan ya da pratikte uygulanan durum farkını ortaya koyan latince söz öbeği. de facto’nun karşıtı “de jure” ise; kanuna göre olan, yasal, meşru anlamında kullanılır.